Herhalde Yunan ve Roma literatüründe en çok sözü edilen köpek türü soyu tükenmiş Molossia mastifidir. Yazılanlardan ve betimlerden köpeğin daha çok İtalyan Cane Corso’suna yakın olduğunu anlıyoruz (Fig. 1). Molossia mastifleri geniş ve yuvarlak başlara, kalın bir boyuna, aralık gözlere, küçük kulaklara, kısa burunlara, uzun sarkık dudaklara, güçlü bir çeneye sahipti. Kuyrukları kısa ve ince, bacakları kısa ve kalın, bedeni ağır ve güçlüydü. Nemesianus mastiflerin seçimi ve çiftleştirilmesinde dik duran, hoş bir kavsi olan geniş göğüslü, omurgası düz ve karnı sıkı, beli sağlam, kalçası geniş dişilerin tercih edilmesi gerektiğini söyler (103-11). Öne çıkan özellikleri güçlü mizaçları, kuvvetleri ve zindelikleriydi.
Köpek adını Yunanistan’ın kuzeybatısındaki Epeiros bölgesinde yaşayan Molossi kavminden almıştır (Stat. Silv. 2.6.17-20) ve popülerliği bir MÖ erken 4. yüzyıl Epeiros drahmisinde (Fig. 2) onurlandırılmış olmasından da anlaşılabilir (Calder 2011: 69). Molossia zengin otlakları, çağlayan sularıyla ünlüydü ve doğal olarak sürü yetiştirmeye uygundu. Molossia mastifleri de özellikleri itibariyle çobanlara yardım ediyordu. Ancak bunları “çoban köpeği” olarak adlandırmak hatalı olur, zira antik Yunanistan’da çobanlar sürülerini gütmek için değil, onları hırsızlardan ve vahşi hayvanlardan korumak için mastiflere ihtiyaç duyuyorlardı (Anderson 1985: 93). Nitekim aşağıda göreceğimiz gibi antik kaynaklar genellikle mastiflerin bu özelliklerine vurgu yapar. Mastifler aynı zamanda savaşlarda da önemli roller üstlenmişlerdi.
Molossia mastifinin kökenleri için eski Yakındoğu’ya bakmamız gerekir. MÖ 5-4. binyıllarda köpekler görerek av ve sürülerin korunması olmak üzere iki farklı şekilde yetiştirilmişti: hız için ince bir vücuda sahip graioid (avlarını görerek bulan tazılar) ve kas gücü kazanmak için enlemesine gelişmiş molossoid türleri. Arkeolojik olarak en erken muhtemel mastif betimleri Sümer’den gelir ve MÖ 3. binyıla aittir (Fig. 4). Tür buradan Mısır’a girmiştir: Hanedanlar öncesi Mısır’dan bir kabartmada ve bir dizi fildişi figürinde, 6. Hanedan’dan bir adak sahnesinde, 18. Hanedan’da Neferhotep’in mezarında karşımıza çıkarlar (Fig 5). Ayrıca el-Deir mezarlığında mastif mezarlarına rastlanmıştır (Ikram 2015: 175). Mezopotamya’da Sippar’dan MÖ 2000-1600’e ait pişmiş toprak bir levha üzerinde halat tasmayla gezdirilen bir mastif tasvir edilmiştir (Fig 6). Halatın köpeğin boynuna iki kez sarılmış olması mastiflerin kuvvetleri ve vahşilikleri hakkında bir fikir verebilir (Lewis – Llewellyn Jones 2018: 183).
Samos’tan muhtemelen MÖ 8-7. yüzyıla ait Babil kökenli bir figürin grubunda bir tanrı müridi yanında çömelmiş büyük bir mastifle betimlenir (Fig 7). Asur kralı Aşurbanipal’in Nimrud’daki Kuzey Sarayı’ndaki kabartmalarda hizmetkârların avları bir grup mastifle birlikte avlanan krala doğru sürdüklerini izleriz (Fig 8). Yine sarayda kasten gömülü hâlde bulunmuş tunçtan altı mastif figürininin (Fig. 9) görevi sarayı kötülüklere karşı korumaktı (Lewis – Llewellyn Jones 2018: 184). Ninova sarayında ise bazı avcılar büyük mastifleri tasmalarından tutarken gösterilmiştir (Fig. 10). Akhaimenid döneminde, Persepolis’teki Apadana’nın güneydoğu kulesinde doğal boyutta mastif heykelleri ele geçmiştir (Fig. 11). Herodotos dört Babil köyünün Pers kralı için “Hint” köpekleri yetiştirdiğinden bahsederken (1.192) kastettiği, muhtemelen Yakındoğu ikonografisinden bildiğimiz mastiflerdi. Zerdüştlükte köpeklerin özel bir yeri bulunuyordu; sadakatleri ve cesaretlerinden dolayı takdir edilmekteydiler. İbadet edenle tanrısı ve yaşayanlarla ölüler arasında bir aracı görevi görmekteydi (Anderson 1985: 49; Collins 2002: 208-9).
Molossia mastifinin Yunan-Roma’daki popülaritesi, kendisine mitolojik bir köken atfedilmesinden anlaşılabilir. Iulius Pollux Hephaistos’un ilk mastifi Demonesos tuncundan yapıp babası Zeus’a hediye ettiğini aktarır (Onom. 5.39). Samos tiranı Polykrates’in adaya birçok hayvanla birlikte Molossia mastiflerini de getirerek ülkeyi daha cazip yapmak istemesi (Athen. Deipn. 12.540d) köpeğe duyulan ilginin bir başka göstergesidir.
Bunun dışındaki atıflar genellikle köpeğin gücü, sadakati ve bekçilik yetenekleriyle ilgilidir. Aristoteles iş sürüyü kontrol etmeye gelince mastiflerin vahşi hayvanlar karşısında cüsse ve cesaretleriyle öne çıktıklarını belirtir (Hist. an. 8.608a). Augustus dönemi şairlerinden Grattius ise ciddiyet ve cesaret gerektiren işler için Molossia mastifini över (180-3). Horatius kaybolan hayvanları bulma yeteneklerine; Lucanus, Lucretius’la birlike korkutucu seslerine – Horatius ayrıca hızına – gönderme yapar (Hor. Od. 6.5-9, Sat. 2; Lucan. 4.435-44; Lucr. 5.1063). Athenaios ise yemek seçmeyen bir tür olmalarını takdir eder (Deipn. 7.308d).
Yunanlar Molossia mastiflerilerinden tapınaklar, saraylar ve şehirlerini korumak üzere yararlanıyorlardı. Antik kaynaklar Sicilya’daki Adranos kutsal alanını koruyan bin(!) kadar mastiften bahseder (Ael. NA 11.20). Plutarkhos Asklepios tapınağının bekçisi Kaparo adındaki bir mastif hakkında ilginç bir öykü anlatır: Karanlık bir gecede bir hırsız kutsal alandan değerli adakları toplayıp alelacele kaçarken köpek havlayarak peşine takılmış. Hırsız köpeği yiyeceklerle kandırmak istese de başaramamış ve sonunda Atinalılar adamı yakalayıp itirafını almışlar. O günden sonra köpek Atina tarafından beslenmiş ve bakılmış (De soll.an. 969 E, F). Bir başka hikâyeye göre Korinthos’u korumakla görevli elli köpekten biri olan Soter (Kurtarıcı) adında bir mastif MÖ 581’de Aphrodite festivali sırasında Nauplia’lıların saldırısını şehrin sakinlerine haber vermiş, bundan solayı üzerinde adı yazılı gümüş bir tasmayla ödüllendirilmiştir. Aristophanes’in Thesmophoriazusai komedyasında kadınların ev içinde maruz kaldığı kısıtlamalardan bahsedilirken, erkeklerin eşlerini tutabilmek için Molossia mastiflerini bekçi diktikleri söylenir (410-5). Sürü bekçiliği ve avcılık için kullanılan mastifler evde beslemek için uygun değildi. Yunan evlerinde mekânların merkezi bir avlu etrafında düzenlendiği açık bir plana uyulduğu düşünülürse, saldırgan bir av köpeği sadece yabancıları değil akraba ve arkadaşların da girişini engelleyecekti. Aristophanes’in abartılı ifadesi, aslen Euripides’in tragedyalarında kadın karakterlerin maruz kaldığı baskıcı tutumları eleştirmektedir (Sells: 2019: 189-93). Bekçi köpeği olarak ünlerinden dolayı mastifleri genelde bunları zengin ailelere ait mezarlıkların girişinde nöbet tutarken görürüz (Fig 18), ama bunun dışında köpeğin Yunan mezar stellerindeki varlığı sıra dışıdır. Betimlerin çoğu Peiraeios mezarlığından gelir ve görünüşe göre Attika’lı sanatçılar az sayıdaki stelde hayvanı sadece dekoratif unsur olarak kullanmıştır (Fiore – Lugli 2023: 336).
Columella da Molossia mastifi için canis villaticus sıfatını kullanarak köpeğin bekçilik özelliğine atıfta bulunur ve en iyi tüy renginin karanlıkta hırsızların kendisini fark etmemesini sağlayacağı için siyah olduğunu belirtir (Rust. 7.12.2-4). Vergilius hırsızlara, hatta kurtların saldırılarına karşı mastif besleyen çiftçilerin endişelenmesine gerek kalmayacağını söyler (G. 3. 405-10). Bu hayvanlar Roma’da evlerin ostiumlarına bağlanıyor, gündüzlerini uyuyarak geçirip geceleri davetsiz misafirlere karşı uyanık oluyorlardı. Pompeii’deki Tragedya Yazarı’nın Evi’nden meşhur bir mozaikte betimlenmiş zincirli siyah bir Molossia mastifi ve altında cave canem ibaresi (Fig. 12), bu köpeklerin görevleri ve vahşi doğaları için iyi bir örnektir.
Av köpeği olarak Molossia mastifi Romalılar tarafından pugnaces, yani avına saldıran tür kategorisine sokulmuştu. Oppianus avcılıkla ilgili eserinde buna elverişli köpekler arasında Molossia mastifini de sayar (Cyn. 1.368-75). İz sürücü köpekler (seguges) tarafından bulunmuş ve tazılar (celeres) tarafından tuzağa düşürülerek etrafı sarılmış av, onların çekilmesinin ardından Molossia mastiflerinin saldırısı için müsait hâle geliyordu. Kartaca’dan MS 225 civarına ait bir mozaikte bir mastif bir yabandomuzu ağa doğru sürerken görülür (Fig. 13). Molossia mastiflerinin av köpekleri olrak yetenekleri ve vahşilikleri onları aynı zamanda arena için vazgeçilmez bir gösteri unsuru yapıyordu (Fig 14). Martialis arenada geyik kovalayan mastiflere değinir (de Spect. 30).
Molossia mastifleri savaşta da aktif olarak kullanılıyordu. Şair Grattius’a göre Pherai, Athamantia ve Akharnania gibi yerlerde mastifler sessiz şekilde düşmanların karşısına çıkarılarak onları şaşırtıp panikletiyorlardı (180-3). Mastiflerin avlanırken gerektiğinde sessiz olabildiklerine Genç Seneca ve Statius da değinir (Sen. Phaed. 31-4; Stat. Theb. 745-8). Büyük İskender’in Paritas adlı mastifi (mastife yakın başka bir tür olduğu da iddia edilir) kralın ölümüne dek yanında çeşitli çarpışmalara katılmıştı ve kral öldükten sonra adına bir şehir kurmuştu (Plut. Alex. 56). II. Ptolemaios’un (MÖ 285-246) ordusundaki Molossia mastiflerinin de dâhil olduğu 2400 köpeğin İskenderiye’de geçit törenine katıldığını aktarılmıştır (Athen. Deipn. 5.201b). Romalılar da köpeği aynı amaçla kullanmışlardır. MÖ 231’de Marcus Pomponius Matho mağralarda saklanan Sardunyalı isyancıları ele geçirmek için “İtalya’dan getirdikleri köpekleri” (büyük ihtimalle mastifler) kullanmıştı (Zonar. 8.19). İmparatorluk ordusunda Molossia mastifleri genellikle cohorslar, muhafızlar (praetoria cohors) ve yedek birlikler tarafından yetiştirilmekteydiler. Demir çivili tasmaları ve sırtlarına tutturulan bıçaklarla düşman saldırıp etkisiz hâle getirmeleri için eğitilmişlerdi (Ael. NA. 7.38). Nitekim Gaius Antestius Labeo’nun MÖ 146 tarihli sikkelerinde (Fig 15) bir yüzde miğferli bir baş, diğer yüzde ise Castor ve Pollux’un sürdüğü arabayı çeken atların altında çivili tasmasıyla bir mastif görülür (Fiore – Lugli 2023: 361). Molossia mastifi Beneventum Takı’nda, Traianus’un kuzey birliklerini ziyaretini betimleyen panelde yardımcı birliklerden bir milesin yanında yerini almıştır (Fig 16) . Şüphesiz köpek sınırda bekçilik yapmak üzere eğitilmişti. Arkeolojik kontekstlerde ele geçmiş kabaralı ya da dikenli geniş tasmalar (Fig. 16) muhtemelen gündelik hayatta mastifleri sürülere saldıran hayvanlardan korumak amacını taşıyordu (Pirelli – Ikram 2023: 295, 302).
Molossia mastifi popülaritesinden dolayı siyasi sembol olarak da tercih edilmiştir. Atina’daki Kerameikos mezarlığında bulunan Lyimakhos oğlu Lysimakhides’in mezarında Molossia mastifi dekoratif bir figür olmaktan öte bir anlam taşıyor gibidir. Mezar yazıtından anladığımız kadarıyla Akharnai demosundanLysimakhides MÖ 339/338 arasında Atina arkhonu olarka görev yapmıştı (Fiore – Lugli 2023: 337). Platon’un idarecilerle köpekler arasında yaptığı karşılaştırma sahneyi daha iyi anlamamızı sağlar. Düşünür Atinalı idarecileri vatandaşlarıyla dostane ilişkiler kuran ve yabancılara karşı onları koruyan bekçi köpeklerine benzetir (Rep. 2.375e-376a). Aynı şekilde Romalılar da köpeğe siyasi anlamlar yüklemiştir. Bazı MÖ 3. yüzyıl sikkeleri altında ROMA yazan Molossia mastifi betimi taşır ve bunlarda köpek şüphesiz Roma’nın fatih olarak sembolüdür (Fiore – Lugli 2023: 358).
Molossia mastifi soyu tükenmiş bir hayvan olduğundan görünüşü ve huyları hakkında bildiklerimiz yazılı kaynaklar ve görsel malzemeye dayanır. Antik kaynaklarda vahşi, korkutucu bir tür olarak tanıtılır. Oppianus’un yukarıda bahsettiğimiz pasajında kullandığı χαροποί (“yırtıcı”) sıfatı aslında aslan ve diğer vahşi hayvanları tanımlayan bir kelimedir (Schmidt – Pahlitzch 2019: 95). Öte yandan mesela Lucretius köpeğin sadece kızdırıldığında agresifleştiğini, ama yavrularıyla ilgilenirken sevecen, özenli ve sakin olduğunu belirtir (5.1063-72). Molossia mastifini insani özellikleriyle öne çıkaran şair, diğer birçok antik düşünür gibi insanlarla hayvanları ayıran asıl engelin dil olduğunu, hayvanların ahlaki ve bilişsel özelliklerine dair önyargı ve klişelerin yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ima eder (Schmidt – Pahlitzch 2019: 96).
Kaynakça
Anderson, J.K., Hunting in the Ancient World, University of California Press, Berkeley, 1985.
Barringer, J.M., The Hunt in Ancient Greece, The Johns Hopkins University Press, Baltimore.
Calder, L., Cruelty and Sentimentality: Greek Attitudes to Animals, 600-300 BC, BAR Publishing, Oxford, 2011.
Campbell, G.L., The Oxford Handbook of Animals in Classical Thought and Life, Oxford University Press, Oxford, 2014.
Collins, B.J. (ed.), A History of the Animal World in the Ancient Near East, Brill, Leiden, 2002.
Fiore, I. – Lugli, F. (ed.), Dogs Past and Present. An Interdisciplinary Perspective, Archaeopress, Oxford, 2023.
Ikram et al. (ed.), Egyptian Bioarchaeology. Humans, Animals, and the Environment, Sidestone Press, Leiden, 2015.
Lewis, S. – Llewellyn Jones, L., The Culture of Animals in Antiquity. A Sourcebook with Commentaries, Routledge, Londra, 2018.
Pirelli, R. – Ikram, S. (ed.), Animals in Religion, Economy and Daily Life of Ancient Egypt and Beyond, Unior Press, Napoli, 2023.
Schmidt, T. – Pahlitzch, J., Impious Dogs, Haughty Foxes and Exquisite Fish. Evaluative Perception and Interpretation of Animals in Ancient and Medieval Mediterranean Thought, De Gruyter, Berlin, 2019.
Sells, D., Parody, Politics and the Populace in Greek Old Comedy, Bloomsbury, Londra, 2019.
Toynbee, J.M.C., Animals in Roman Life and Art, Cornell University Press, New York, 1973.
You must be logged in to post a comment.