Platon’un İdeal Devleti Olarak Man of Steel’ın Kripton’u

Man of Steel’in bir sahnesinde genç Clark sınıfındaki kabadayılar tarafından saldırıya uğrar ve bu sırada elinde bir Platon’un bir eserini tuttuğunu görürüz (sahne: https://www.youtube.com/watch?v=tW8KyNCWGCY). Bu elbette rastgele seçilmiş bir kitap değil ve aslında film Kripton toplumunu Platon’un ideal devletinin başarısızlığa uğramış bir versiyonu olarak sunuyor. Man of Steel’ın Kripton tasavvuru aslında çeşitli Superman çizgi romanlarından (mesela The World of Krypton) esinlenmiş. Yaşlı seçkinler tarafından yönetildiğini anladığımız teknokrat bir toplum olan Kriptonlular, yapay döllenmeyle saf bir ırk olarak yetiştiriliyorlar ve Kal-El’in de yüzyıllar sonra doğal yollarla dünyaya gelmiş ilk çocuk olduğunu öğreniyoruz. Ayrıca aşağıda değineceğim gibi özellikle General Zod’un bir repliğinden ve başka bazı ipuçlarından vatandaşların toplumda belirli işlevleri yerine getirmek üzere sınıflara ayrıldıkları görülüyor. Bunlar bize senaristlerin Platon’un fikirlerinden haberdar olduklarını ve bilinçli bir tercihte bulunduklarını gösteriyor.

Öncelikle en bariz benzerlikle, yani toplumsal sınıflarla başlayalım. Platon Devlet’te Sokrates’in ağzından kimsenin kendine yeter olmadığını ve başkalarından yardım almamız gerektiğini söyler. Dolayısıyla insanlar birbirlerine ortak ve yardımcı olmak üzere şehirler kurarak bir araya gelirler (2.369b-c). Ardından Sokrates sadece şehrin ekonomik hayatında değil, aynı zamanda dördüncü kitapta ele aldığı adalet kavramı üzerinde de etkisi olacak bir iş bölümü ilkesi ortaya atar. Sokrates’e göre her birimiz farklı doğal eğilimlerle, kabiliyetlerle dünyaya geliriz ve bu yüzden herkesin ayırt edici bir ergonu, yani doğal bir vazifesi ya da işlevi bulunmaktadır. Sokrates de toplumda buna uygun bir iş bölümünü savunur: Eğer herkes doğasına uygun bir şey yaparsa daha çok ve kaliteli mal üretilir (2.370c). Şüphesiz Platon’un Sokrates’e söylettiği bu fikirler toplumun ihtiyaçları ve yararı pahasına bireysel yeteneklerin törpülenmesi anlamına gelir ki Jor-El’in aşağıda alıntıladığım Kripton tarihine dair oğluna anlattıkları böyle bir topluma işaret eder. Superman’in ebeveynleri geleneksel Kripton uygulaması olan yapay döllenerek rahim dışında büyümüş bir evlat yerine, doğal yollardan bir bebek dünyaya getirmeyi, Kal-El’in toplumun onun için istediklerinden farklı biri, bir birey olarak büyümesini istemişlerdir: “Your mother and I believed Krypton lost something precious. The element of choice, of chance. What if a child dreamed of becoming something more than what Society had intended for him or her? What if a child aspired to something greater?” (47:16’dan itibaren).

Platon’a göre böyle bir toplumda insanlar bireysel ihtiyaçlarını karşılayacak hâle geldiklerinde kendi şehirlerinde bulunmayan kaynakları elde etmek isterler ve böylece savaşlar çıkar. Platon için savaşların sebebi insanların doğasındaki agresiflikten ziyade sosyal ve ekonomiktir (2.373e). Toplumlar ancak basit ve doğal hayatları tarafından belirlenen sınırları aşıp lüks talep ettiklerinde ihtilafa kapı aralamış olurlar. Savaş söz konusu olunca da kuşkusuz askerlere ihtiyaç duyulacaktır, ancak Sokrates vatandaş-asker fikri yerine profesyonel askerlerin yetiştirilmesi gerektiğini savunur ve uzmanlık ilkesine göre sadece savaşa doğal eğilim gösteren birisi asker olabilir. Her ne kadar başlangıçta dostlara karşı hoşgörülü düşmanlara karşı sert bir askerin bulunabileceğinden şüphe etse de (bir savaşçıda bu iki zıt duygunun bir arada bulunması zordur) sonunda köpek örneğinden yola çıkarak bunun mümkün olabileceğine karar verir. Bir köpek nasıl insanlara onlar hakkındaki bilgisine göre davranıyorsa –tanıdıklarına dost, tanımadıklarına düşman- askerlerin de benzer bir tavır geliştirebileceğini düşünür (3.275c-376b). Ancak her köpek iyi bir bekçi köpeği olamayacağı ve hoşgörüyle savaşa özgü nitelikler birbiriyle çeliştiği için asker-bekçilerin bu dengeyi gözetecek biçimde doğru yöntemlerle eğitilmesi gerekir. Bu da bizi Zod’a getiriyor. Filmin sonuna doğru Zod (2:04:48’den itibaren) Superman’e bir savaşçı olmak için yetiştirildiğini, bütün hayatı boyunca bunun eğitimini aldığını, duyularına hükmetmeyi öğrendiğini söyler (“I was bred to be a warrior Kal. Trained my entire life… to master my senses”). Laboratuvarda savaşçı olmak üzere “üretilmiş” Zod bu özellikleriyle Platon’un şehrini savunmaya uygun bir askerdir. Filozofun uzmanlık ilkesi uyarınca, bütün hayatı boyunca sadece asker olmak üzere yetiştirilmiş ve duyularını kontrol etmeyi (Platon’un köpek örneğinde olduğu gibi dost ve düşmana –yani tanımadığı Dünyalılara- uygun şekilde davranabilmek için) öğrenmiştir.

Genç Clark Platon okuyor.

Ayrıca Zod Platon’un ilkeleri uyarınca toplumun, yani Kripton’un çıkarlarını diğer her şeyin üzerinde tutar (2:01:25’ten itibaren): “I exist only to protect Krypton. That is the sole purpose for which I was born. And every action I take, no matter how violent or how cruel, is for the greater good of my people. My soul… That is what you have taken from me.” Bu replik Platon’un üstte bahsettiğim ideal toplum ilkelerini tam anlamıyla yansıtır. Öncelikle Zod doğası ve yetiştirilme tarzı itibarıyla tüm eylemlerini bencilce Dünya üzerinde kendi egemenliğini kurmak değil, Kriptonlulara bir vatan vermek üzere gerçekleştirmektedir. Repliğin ikinci kısmında Zod Superman’in Kripton toplumunun genetik materyali (filmin tabiriyle genetic codex) yok ettiği için ruhunu kendisinden aldığını söyler ki bu da Platon’un Devlet’te şehir ve ruh arasında kurduğu ilişkiyi akla getirir. Devlet’in dördüncü kitabındakimeşhur analojide ruha atfettiği üç parça şehrin üç parçasıyla eşleştirilir. Adalet hem ruhun hem de şehrin parçaları kendilerine uygun işlevlerini yerine getirdiklerinde ve ruhun mantıkla ilgili kısmı diğer parçalarına (cesaret, öfke vb. gibi duygular içeren dürtüsel parça ve açlık ya da cinsellik gibi ihtiyaçlarla ilgili fiziksel parça) hâkim olduğunda sağlanır. Dolayısıyla ruhun bilgelik ve öngörüyü barındıran mantıklı parçasının ruhun tamamı adına karar vermesi doğaldır (4.441e4-5). Ancak parçalardan herhangi birinin ruhun kontrolünü ele geçirmesi, insanın belirli yönetim biçimlerine meyilli olmasına yol açar: “Timokratik” bir kişi siyasi iktidarını ruhunun dürtüsel parçasına emanet etmiştir. Oligarşik kişi materyalist (fiziksel ihtiyaçlara yönelik) parçasının hüküm sürmesine izin vererek başa bir kral getirir. Demokratik birey ruhunun tüm parçalarında dengeyi sağladığından demokrasiye meyillidir (550b, 553c-d, 561b), ancak hiçbiri mantıklı parçaya boyun eğmediğinden ne ruhta ne de toplumda doğal bir bütünlük sağlanır.

Zod’a eğer karakterin “acımasız” eylemlerine filmin Platon’un fikirleri üzerinden giden mantığıyla bakarsak, bütün bunları kendi toplumunun çıkarı uğruna yaptığını, yani ruhunun mantıklı parçasına göre hareket ettiğini söyleyebiliriz, zira Zod ne timokratik bir yönetim arzular (aksine filmin başlarında başarısız darbe girişimiyle kendisini yargılayan seçkinlere nefret beslemektedir) ne yaratacağı dünyaya kral olacağını ya da başa bir kral geçireceğini açıkça söyler (yani ruhun materyalist parçasına teslim olmaz) ne de demokratik bir rejimin müjdesini verir. Film Zod’un nasıl bir rejim kuracağına dair açık bir kanıt sunmasa da bizim gözümüzde bunun faşist bir yönetim olacağı nettir, fakat filmin mantığıyla baktığımızda önemli olan Zod’un bunu çoğunluğun (Kriptonluların) iyiliği için yaptığını düşünmesidir. Zaten yukarıdaki replikte duyularını kontrol edebildiğine dair ima, generalin ruhu ve bedeninde Platon’un istediği gibi bir hâkimiyet kurduğunu düşündürür. İşte Superman genetik malzemeyi, yani Kripton toplumunu yok ettiğinde, Zod’un ruhundaki mantıklı parçanın karşılık geldiği muhtemel yönetim biçimi her neyse o da ortadan kalkmış olur. Platon’un gözlüğünden baktığımızda Zod’un yaptıklarını onaylamasak bile en azından bilinçsizce bir yıkım amaçlamadığını, doğru olduğunu düşündüğü –ve bunun için yetiştirildiği- bir davayı hayata geçirmek istediğini görürüz ve bu da kötü karaktere empati duymamız için gereken (ve onu tek boyutlu sıradan bir kötü karakter olmaktan çıkaran) kendi içinde mantıklı motivasyonu sağlar.

Film Kripton toplumunun Platoncu yapısını sadece Zod üzerinden aktarmaz. Daha önce, Jor-El’in Kal-El’e gezegenin tarihini anlattığı sahnede şu repliğe yer verilir: “This is a genesis chamber. All Kryptonians were concevied in chambers such as this.Every child was designed to fulfill a predetermined role in our society as a worker, a warrior, a leader and so on” (47:01’den itibaren). Bu, Devlet’teki kast sistemini benimsemiş bir toplumun tanımıdır. Platon’ın ideal şehrinde üç temel sınıfa yer vardır: yöneticilerle onların destekçileri yardımcılar ve yukarıda bahsettiğimiz savaşçılar (3.412a-414b).

Kripton’un yıkılışı ise Platon’un salık verdiği türden bir yönetime biçimine, yani filozof-kral rejimine sahip olmamasından kaynaklanıyor gibi gözükmektedir. Platon ideal şehriKallipolis’te eğitim sisteminin böyle yöneticiler yetiştireceğini iddia etmiştir, fakat en başta bizzat Kallipolis’i kuracak ve yönetecek filozof kral nerden gelecektir? Platon’un buna bir cevabı yoktur, fakat filmde Jor-El’in Kripton’un kendi sonunu nasıl getirdiğine dair söylediklerini temel alırsak, böyle bir yöneticinin Kripton’un başına asla geçmemiş olduğunu düşünebiliriz. Kripton toplumunun filmden çıkarabildiğimiz kadarıyla özellikleri Kallipolis’inkilerle hayli örtüşmektedir: nüfus kontrolü, katı sınıf sistemi ve seçkinlerin yönetimi gibi. Ne var ki böyle bir düzen insan doğasına aykırı, dolayısıyla er ya da geç yıkılmaya mahkûm bir toplum üretecektir. Platon’un ideal devletini uygulanabilir bir proje olarak mı gördüğü yoksa sadece etik kaygılarla mı kaleme aldığı tartışılmakla birlikte, Kripton’u hayata geçmiş bir Kallipolis olarak kabul edersek, bu aykırılığın ve ondan kaynaklanan durağanlığın gezegeni felakete sürüklediğini söylemek mümkün görünmektedir. Nitekim Jor-El gezegenin geçmişini anlatırken elverişsiz koşullardan ötürü Kriptonluların başka gezegenlerde koloniler kurarak yeni kaynaklar elde ettiklerini, fakat yapay nüfus kontrolünün benimsenmesiyle birlikte kolonilerin terk edilerek gezegendeki kaynakların onu yok edecek noktaya kadar sömürüldüğünü söyler (45:33’ten itibaren). Platon Devlet’in sekizinci kitabındaaşırı nüfusun yukarıda bahsettiğimiz nedenlerden ötürü savaşa sebep olacağını belirterek Bekçilere üremeyi kontrol etme yetkisi verir. Bu durumda Jor-El’in söyledikleri çelişki gibi görünür, zira kolonizasyon hareketi gezegenin kaynakları üzerindeki baskıyı hafifletici bir süreçtir; nüfus kontrolünün neden hayata geçirildiği ve bunun neden kolonilerin terkiyle sonuçlandığı belirsizdir. Böyle bir durumda Kripton’un tıpkı bazı antik Yunan şehirlerinin yaptığı gibi kolonizasyonu teşvik etmelerini bekleriz. Film bu konuyu netleştirmemiş olmakla birlikte, en azından Platon gibi nüfus artışı, genişleme ve çöküşün sebeplerini nüfus kontrolü ve kaynak kullanımıyla ilişkilendirmiştir.

Man of Steel benim için bekleneni verememiş bir film, fakat iyi yaptığı şeylerden biri Platon üzerinden Kripton, dolayısıyla Superman için bir somut geçmiş yaratmak ve yine filozof sayesinde Zod’u basmakalıp bir ana kötü karakterden ayıran anlaşılabilir bir amaç vererek bir onu nebze olsun farklılaştırmak.

Kaynakça

Benson, H.H. (ed.), A Companion to Plato, Blackwell Publishing, Londra, 2007.

Ferrari, G.R.F. (ed.), The Cambridge Companion to Plato’s Republic, Cambridge University Press, Cambridge, 2007.

McAleer, S., Plato’s Republic. An Introduction, OpenBook Publishers, Cambridge, 2020.